Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Filistin ve Gazze meselesi, sınırların ötesinde, insanlığın ortak sınavıdır. Bosna ve Ruanda’da yaşananlara duyarsız kalındığında, insanlık onurunun hangi ağır bedelleri ödediği hatırımızdan çıkmamalıdır” dedi. Dünyaya “Gazze’nin kaybedecek zamanı yok” diye seslendi.
EL Cezire için ‘İnsanlığın Vicdanı Gazze’de Sınanıyor’ başlıklı makale yazan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, şunları dile getirdi:
“Gazze Şeridi’nde yaşanan trajedi, yalnızca dar coğrafyaya sıkışmış bir çatışma olarak değil insanlığın ortak vicdanını yaralayan ve her geçen gün derinleşen bir insani felaket olarak görülmelidir. İsrail’in aylardır sürdürdüğü bombardımanlar; kadınları, çocukları ve yaşlıları hedef alarak şehirleri yaşanmaz hâle getirmiştir. Evler, hastaneler, okullar ve ibadethaneler yıkılmış; gıda, su, sağlık ve elektrik gibi temel hizmetler çökmüştür. Açlık, susuzluk ve salgın hastalık riski, Gazze’yi topyekûn bir insani çöküşe sürüklemektedir.
BATI’NIN İKİRCİKLİ TAVRI
Bugüne kadar çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 61 bini aşkın Filistinli, İsrail saldırılarında öldürülmüştür. Bu tablo yalnızca savaşın değil sistematik bir yok etme politikasının da açık göstergesidir. Söz konusu vahim manzara karşısında dünyanın sessizliği ya da cılız tepkileri, yalnızca acıyı derinleştirmekte ve zulmün devamına zemin hazırlamaktadır. Batı dünyasının başka krizlerde hızla harekete geçerken Gazze konusunda sergilediği ikircikli tavır, ilke ve kurallara dayalı olduğu iddia edilen uluslararası düzenin inandırıcılığını zedelemektedir. Ukrayna krizine gösterilen hızlı ve kapsamlı hassasiyet, şurası bir gerçek ki Gazze’deki vahşette de sergilenseydi, bugün bambaşka bir manzarayla karşı karşıya olabilird
İSRAİL’E YAPTIRIM OLMAMASI
İsrail’in herhangi bir yaptırımla karşılaşmadan hareket etmesi, uluslararası hukukun ve insan hakları normlarının erozyona uğramasına yol açmaktadır. Gazze’de yaşanan kriz, uluslararası toplumun temel insani değerleri savunup savunamayacağını gösterecek bir turnusol kâğıdı olarak karşımızda durmaktadır.
Türkiye, başından beri Gazze’deki mezalimin ve ağırlaşan insani felaketin sona erdirilmesi için ısrarlı, tutarlı, kararlı bir duruş sergilemiştir.
TÜRKİYE’DEN GAZZE’YE YARDIMLAR
AFAD, Kızılay ve sivil toplum kuruluşlarımız sahada aktif olarak çalışmakta; tüm engellemelere rağmen, bölgedeki kardeş ülkelerin de desteğiyle gıda, ilaç ve tıbbi malzemeler bölgeye ulaştırılmaktadır. Gazzeli yaralılar tahliye edilerek Türkiye’de tedavi edilmektedir. Yardımlar sadece acil ihtiyaçları karşılamakla kalmamakta, aynı zamanda Gazze halkının yalnız olmadığını da tüm dünyaya duyurmaktadır. Diplomatik alanda ise Birleşmiş Milletler ve İslam İş Birliği Teşkilatı nezdinde ateşkes çağrılarımız sürmekte; Filistinli gruplar arasında arabuluculuk çabalarımız devam etmektedir.
LAHEY’DE DE VURGULADIM
25 Haziran’da Lahey’de gerçekleştirilen NATO Zirvesi’nde, kırılgan ateşkesin kalıcı barışa dönüştürülmesi gerektiğini vurguladım ve ‘Gazze’nin kaybedecek zamanı yok’ uyarısında bulundum. İsrail’in uluslararası hukuku hiçe sayan saldırılarını ve toplu cezalandırma politikalarını açıkça soykırım olarak tanımladım. Katar başta olmak üzere bölge ülkeleriyle insani erişim, ateşkes müzakereleri ve yeniden imar konularında yakın iş birliği içindeyiz. Katar’ın hem insani yardımların sağlanması hem de katliamın durdurulmasına yönelik diplomatik girişimlerdeki öncü rolünü takdir ediyoruz.
TÜRKİYE’NİN KARARLI DURUŞU
Filistin ve Gazze meselesi sınırların ötesinde, insanlığın ortak sınavıdır. Bosna ve Ruanda’da yaşananlara duyarsız kalındığında, insanlık onurunun hangi ağır bedelleri ödediği hatırımızdan çıkmamalıdır. Bu nedenle Türkiye’nin Gazze konusundaki kararlı duruşu hem ahlaki bir sorumluluk hem de stratejik bir gerekliliktir. Katar başta olmak üzere insani diplomasiye inanan tüm aktörlerle birlikte kalıcı, adil ve onurlu bir barış için çabalarımızı sürdüreceğiz. Bizler, barışın imkânsız değil gecikmiş bir zaruret olduğuna inanıyoruz. Barışı hayata geçirmek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz.
