GALATA BANKERLERİ (TEFECİLERİ) VE ASKER MAKBULE (KÖŞE YAZISI)
20 Ağustos 2025, Çarşamba
371
Galata Bankerleri: Osmanlı’nın Kalbi Galata’da Para ve Güç
19. yüzyılın İstanbul’unu hayal edin. Boğaz’ın serin rüzgârı Galata yokuşlarında esiyor, dar sokaklarda Levanten tüccarların, Rum ve Ermeni bankerlerin sesleri yankılanıyor. Bir yanda kahvehaneden gelen tavla taşlarının tıkırtısı, öte yanda defterlerini açmış hesap yapan bankerlerin hışırdayan kâğıt sesleri… İşte tam da bu sokaklarda, Osmanlı’nın mali kaderini ellerinde tutan insanlar yaşıyordu: Galata Bankerleri.
Devletin Nakit İhtiyacı, Bankerlerin Yükselişi
Osmanlı İmparatorluğu 18. yüzyılın sonlarından itibaren sık sık savaşlara giriyor, masraflar artıyor, hazine ise boşalıyordu. Padişah ve vezirler çözümü Galata’daki bankerlerde buldu. Bu bankerler, kısa sürede yalnızca sarayın değil, İstanbul’un ticaret dünyasının da vazgeçilmez unsuru oldular.
Bir Osmanlı vezirini düşünün: Hazinenin parası tükenmiş, yeniçerilere ulufe dağıtılacak. Çaresizce Galata’ya iner ve bankerlerin kapısını çalar. O banker, çoğu zaman Rum, Ermeni ya da Yahudi bir tüccardır. Defterini açar, faiz oranını belirler ve Osmanlı’nın kaderine yeni bir sayfa eklenir.
Bankerlerin Gücü
Galata bankerleri sadece borç vermezdi; onlar aynı zamanda Osmanlı’nın ilk modern finansçılarındandı. Para transferinden kambiyo işlerine, hazine bonolarından saray harcamalarına kadar birçok işi yürütüyorlardı. İstanbul’da paranın aktığı damarlar, Galata’nın dar sokaklarından geçiyordu.
Zamanla bankerler öyle güçlendi ki, İstanbul halkı arasında “Galata Bankerleri” deyimi bazen “aç gözlü tefeci” anlamında kullanılmaya başladı. Onlar bir yandan Osmanlı ekonomisinin çarklarını döndürürken, öte yandan halkın dilinde kuşkulu ve biraz da öfkeli bir yer edinmişlerdi.
Kırım Savaşı ve Büyük Dönüşüm
1854 yılı, Osmanlı için bir dönüm noktasıydı. Kırım Savaşı patlak verdiğinde devletin nakde ihtiyacı doruğa ulaştı. Osmanlı tarihinde ilk defa dış borç alındı – ve bu borcun alınmasında Galata bankerleri aracı rol oynadı. Onlar artık yalnızca İstanbul’un değil, Avrupa ile Osmanlı arasında kurulan mali köprünün de bekçileriydi.
Ama tarih her zaman aynı kalmaz. 1863’te Osmanlı Bankası’nın kurulmasıyla birlikte bankerlerin etkisi azalmaya başladı. Kurumsal bankacılık doğuyor, bireysel bankerlerin saltanatı ise yavaş yavaş sona eriyordu.
Bir Mirasın Hikâyesi
Bugün “Galata Bankerleri” dediğimizde akla yalnızca para işlerine bulaşmış bir grup insan gelmez. Onlar, Osmanlı’nın modernleşme sancılarının, dış borçlanma hikâyesinin ve küresel finansla ilk karşılaşmasının simgesidir.
Galata’nın o dar sokaklarında yürürken hayal edin: Bir yanda defterlerini karıştıran bankerler, diğer yanda borç isteyen Osmanlı memurları… İstanbul’un mali kalbi, işte tam da orada, o taş kaldırımların üstünde atıyordu.
Bunlar savaş çıkarttıkları devletlere önce kredi sağlayıp destek veriyor sonra da ödeyememe durumuna getirip madenlerine ve zenginlik kaynaklarına el koyuyordu. Galata Bankerleri olarak bilinen bu güruh aslında milletin kanını emen tefecidirler. Osmanlı senelerce bunlarla uğraşmış ama bir türlü başa çıkamamıştır.
Bugün bile tefecilere bulaşıp evleri, ocakları sönen nice aileler vardır. İnsan küçük bir devlet, devlet ise büyük bir insan ve ailedir. Tıpkı koca imparatorluğu bitiren Galata Tefecileri gibi bunlara bulaşan herkes bitmeye mahkumdur.
Koskoca İmparatorluğu çökertmek için önce içerdeki adamları ki bunlar genelde Rum, Ermeni ve Yahudilerden bolca bulunup köşe başı makamlar ellerindedir. Sarraflık ve Bankerlik adı altında bugün bile çok ailenin evlerini yıkan tefeciliktir yaptıkları. Yani faiz ile para verme. İstanbul'un işgali sırasında bu güruh işgalci müttefikleri baş üstünde ağırlamış izzet ve ikramda kusur etmemiştir.
Bu işgalcilerin cesaret verdiği azınlıklar Anadolu'nun dört bir yanında kanser hücresi gibi yayılmış girdikleri jöy ve kasabaları topa tutarak yakıp yağmalamışlardır.
Milletimizin kurduğu Akıncı Birlikleri kasaba ve köylerini yakıp yağmalayan Yunan kuvvetlerini pusuya düşürüp püskürtmüş, beklemedikleri bir direnişle büyük kayıplar yaşatmıştır.
Ama karşılarında tıpkı Çanakkale'de olduğu gibi yedi düvel vardır. Kısa sürede toparlanıp var güçleri ile saldırınca Kaymakam İbrahim Bey tarafından yönetilen Akıncı Birlikleri içinde bulunan ve Cephenin Sultanı olarak anılan Gördesli Makbule Hatun'u henüz yirmi yaşında şehit etmişlerdir.
Şehide kahraman Gördesli Makbule o sırada Akıncı Birliği'nde yer alan Usturumcalı Halil Efe ile daha yeni evlidir. Babası ve abisi de Birinci Cihan Harbinde tıpkı kendisi gibi şehit olmuşlardır.