Dijitalleşme ile birlikte sosyal medya platformları, bireylerin gündelik yaşamlarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bu platformlar arasında Facebook, kullanıcı yoğunluğu ve etkileşim çeşitliliği nedeniyle algı yönetimi ve propaganda faaliyetleri açısından özel bir konumda bulunmaktadır. Bu çalışmada, Facebook’un siyasi partiler ve dinler özelinde nasıl bir propaganda alanına dönüştüğü incelenmiştir. Bulgular, siyasi partilerin Facebook’un sunduğu düşük maliyetli ve yüksek erişimli propaganda potansiyelini etkin bir şekilde kullanamadığını ortaya koymaktadır. Özellikle muhalefet partilerinin, Facebook’un “gizli gücünü” fark edememeleri önemli bir eksiklik olarak değerlendirilmiştir.

 

 

 

Sosyal medya, yalnızca bireylerin iletişim kurduğu bir ortam olmaktan çıkmış; aynı zamanda kültürel, sosyal ve politik bir mekan haline gelmiştir. Bu bağlamda Facebook, kullanıcıların görüşlerini ifade ettikleri, toplumsal tartışmalara katıldıkları ve çeşitli propaganda faaliyetlerine maruz kaldıkları bir dijital alan niteliği taşımaktadır.

 

Propaganda ve algı yönetimi, geleneksel medyadan farklı olarak sosyal medyada süreklilik ve etkileşim avantajına sahiptir. Kullanıcıların zamanlarının büyük kısmını geçirdikleri Facebook, siyasi partiler için potansiyel seçmenlere ulaşmada güçlü bir araç olmasına rağmen, bu potansiyelin etkin şekilde kullanılmadığı görülmektedir.

 

 

 

Facebook üzerinden yürütülen propaganda çalışmalarında kullanılan teknikler birbirine benzerlik göstermektedir. Algı yönetiminde süreklilik ilkesi öne çıkmaktadır: tekrar edilen, düzenli ve sistematik içerikler kullanıcıların bilinçaltında iz bırakmakta ve kalıcı bir etki oluşturmaktadır. Ancak gözlemler, siyasi partilerin bu ilkeyi yeterince uygulamadıklarını göstermektedir.

 

 

Siyasi partiler açısından Facebook, üç hedef kitle üzerinde etkili olma potansiyeli taşımaktadır:

 

 

 

 

 

 

 

 

Buna karşın mevcut durum incelendiğinde şu eksiklikler dikkat çekmektedir:

 

Partilerin resmi Facebook sayfaları düzensiz ve dağınık paylaşımlarla sınırlıdır.

 

Milletvekilleri ve parti yöneticilerinin bireysel Facebook etkinlikleri oldukça sınırlı kalmaktadır.

 

Muhalefet partileri, Facebook’un iktidarı yıpratmada kullanabileceği stratejik potansiyelin farkında değildir.

 

Niceliksel olarak çok sayıda grup ve sayfa bulunsa da bunlar etkileşim açısından zayıftır.

 

 

 

Facebook yalnızca resmi parti sayfası değil, aynı zamanda toplumsal bir alan olarak görülmelidir.

 

Siyasi içeriklerin yanı sıra sosyal ve kültürel içeriklerle farklı kitlelere ulaşılmalıdır.

 

Canlılık ve sürekliliği sağlamak için tam zamanlı sosyal medya yöneticileri görevlendirilmelidir.

 

Salt “var olmak için var olma” yaklaşımı terk edilmeli, stratejik ve planlı bir sosyal medya yönetimi benimsenmelidir.

 

 

 

Facebook, düşük maliyetli ve yüksek erişim kapasitesine sahip bir propaganda mekanıdır. Buna rağmen siyasi partilerin platformu yeterince etkin kullanmadığı görülmektedir. Bu eksiklik, özellikle muhalefet partileri açısından ciddi bir kayıp anlamına gelmektedir. Facebook’un ihmal edilmesi durumunda propaganda boşluğunu “trollerin” doldurması kaçınılmazdır. Dolayısıyla siyasi partilerin Facebook’u yalnızca bir iletişim aracı değil, aynı zamanda toplumsal bir alan olarak konumlandırması ve stratejik planlamalarla kullanması gerekmektedir.