Edebiyat Dünyasında Yeni Bir Soluk: Mehmet Karadağ’dan “Elveda Hiroshima”
Edebiyat dünyasının özgün kalemlerinden biri olan Mehmet Karadağ, yeni romanı “Elveda Hiroshima” ile kasım ayı içerisinde okurlarıyla buluşmaya hazırlanıyor.
Daha önce Watpad platformunda on binlerce okura ulaşan Elveda Hiroshima, yalnızca yerli değil, yabancı okurlar tarafından da büyük ilgi gördü. Ancak yazarın önceliği, kitabı önce yerli okurlarla buluşturmak.
Karadağ, dünyanın yüzyıllardır savaşlar nedeniyle başta çocuklar olmak üzere milyonlarca sivili kaybettiğine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
“İnsanlık Hiroşima’nın sesi olamadı. Olsaydık, aynı acıları ve ölümleri yaşamayacaktı dünya.”
Yazarın kaleminden çıkan Elveda Hiroshima, insanlığın ve dünyanın özlem duyduğu barış ve huzur temasını, 1940’lı yıllarda yeniden yeşeren umutlarla harmanlayan bir eser olarak öne çıkıyor.
“Belki de ulusal barışa dair kaleme alınan ilk yerli roman,” diyen Mehmet Karadağ, eserini sadece bir savaş hikayesi değil, gelecek nesillere barış ve umut mesajı taşıyan bir edebi miras olarak tanımlıyor.
Dil Zenginliği ve Okuma Kültürü Üzerine Mehmet Karadağ’dan Dikkat Çeken Değerlendirme
Edebiyatçı Mehmet Karadağ, dil bilinci ve okuma alışkanlığı üzerine yaptığı değerlendirmede, Türkiye’deki konuşma dili yetersizliğine dikkat çekti.
Karadağ, yapılan araştırmalara göre bir İngiliz, İtalyan veya Fransız çocuğunun anasınıfı dönemine kadar yaklaşık 55 bin kelimeye maruz kaldığını, bunun ise ortalama yüzde onunun zihinde kalıcı yer edindiğini belirtti. Buna karşın, Türkiye’de günlük konuşma dilinin sadece 300–400 kelimeden oluştuğunu vurguladı.
Yazar, bu farkın eğitim hayatı boyunca da sürdüğünü dile getirerek şu ifadeleri kullandı:
“Ülkemizde bir birey, üniversite mezunu olana kadar bu kelime sayısını 10 ile çarpsa bile 3.000–4.000 kelime civarında kalıyor. Batı’da ise bu sayı 40.000–50.000 kelimeye ulaşıyor. Yani bizden on kat daha fazla bir kelime zenginliği söz konusu.”
Karadağ, bu farkın kapanabilmesi için okuma ve yazma alışkanlığının güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı:
“Kitap okuyalım ki bu farkı kapatalım. Aynı zamanda yazalım ki biz de edebiyat dünyasında hak ettiğimiz yere gelelim. İnsanlarımıza hem okumayı hem de yazmayı bu yüzden öneriyorum. Ama yazamazsak bile, hiç olmazsa okuyalım. O da bu farkın kapanması için ciddi bir çaba.”
Karadağ’ın bu sözleri, özellikle gençlere yönelik bir çağrı niteliğinde. Dilin ve düşüncenin gelişmesi için okumanın ve üretmenin önemini vurgulayan yazar, “Geçmişte sosyal medya ve diğital dünyanın bu kadar yaygın olmadığı dönemlerde ailelerden çocuklarına kültür aktarımı oluyordu. Günümüzde bunu telefon ve tabletler yapıyor. Buna bir sınır koymanın bir yolu kitaplar ve romanlar. Bu eseri kaleme alma amacım biraz dabuna engel olmak.Kelime zenginliği, düşünce zenginliğinin kapısını aralar” diyerek edebiyatın toplumdaki yerinin güçlendirilmesi gerektiğini belirtti.

